Sadaka taşı geleneği
Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba Külliyesi, ecdâdımızdan bizlere miras kalan Külliye geleneğinin günümüzde yaşatıldığı müstesna yerlerden bir tanesidir. Külliye geleneği içerisinde kendisine yer bulan, ecdâdımızın yardımlaşma alanında oluşturduğu en önemli olgulardan biri de muhakkak ki sadaka taşı geleneğidir. (Somuncu Baba Külliyesi tarihi için tıklayınız)
Veren elin alan eli görmediği, alan kişinin ihtiyacını giderdiği ve rencide edilmediği, veren kişinin gurura ve kibre kapılmadan sadaka verip sevaba kavuşmasına vesile olduğu sadaka taşı tarihi özellikle Osmanlı döneminde şehirlerin belirli noktalarına konularak adeta İslâm medeniyetinin altın çağına tanıklık etmiştir.
Üzerine yapılan araştırmalar neticesinde Anadolu’da ve Balkanlarda bir çok il ve ilçede sadaka taşına rastlanılmıştır. Şeyh Hamid-i Veli Somuncu Baba Hazretlerinin ebedî istirahatgâhının yer aldığı Darende Somuncu Baba Külliyesine, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı tarafından tarihi özelliklerine uygun bir şekilde hazırlanan sadaka taşı konularak ecdadımızın hassasiyetlerini günümüz toplumunun da bilmesi ve örnek alması sağlanıyor.
Somuncu Baba Külliyesi avlusunda Taç Kapının hemen önüne yerleştirilen Sadaka Taşı her yıl yüz binlerce misafirin geldiği Külliye’de herkesin beğenisini ve takdirini topluyor. Genç nesillerin, ecdâdımızın yaptığı bu güzel hizmetleri bilmesi ve gelecek nesillere aktarabilmesi de elbette bu şekilde gösterilmiş oluyor.
Sadaka taşı hakkındaki bilgileri bu alanda uzun yıllar çalışmış olan Sanat Tarihçisi merhum Prof.Dr. Hakkı Acun‘un “Türk kültüründe taşlar” isimli eserinden ve muhtelif kaynaklardan şu şekilde toparlayabiliriz:
Sadaka taşı nedir?
Sadaka taşı; genellikle cami, çarşı, hastane vb. yerlerde ihtiyaç sahiplerinin alabilmeleri için para, altın vb. bırakılan özel taşlardır. Bu taşlar üzerinde yer alan oyuk kısma genelde kimsenin olmadığı, sabah ve yatsı namazına giderken veya gelirken yani karanlıkta, madeni paralar bırakılırdı. Biriken bu paraların ihtiyaç sahibi tarafından ihtiyacı olduğu kadarı alınır, geri kalanı kendisi gibi durumu zayıf olanlara bırakılmaya özen gösterilirdi. Böylece veren el ile alan el birbirini görmezdi. Oraya uzanan elin yardım koymak için mi, yoksa yardım almak için mi girdiği bilinmezdi. Bu da, zenginin kibrini kırması, fakirin utancını örtmesini sağlardı.
Ecdadımız Osmanlı, sadaka taşlarıyla yardımlaşmayı asâlet, fazilet ve hassasiyet göstererek en güzel şekilde çözüme ulaştırmıştır. Şehirde, kasabalarda cami, çeşme yanı, hastane gibi işlek yerlerde olabildiği gibi sadakayı alanın da verenin de kimsenin göremeyeceği tenha yerlere de konulmuştur. Uzun olanlarına bir iki basamaklı merdivenlerle çıkılır. Üzerleri hafifçe oyuktur. Sütun olanlarının bazılarının üzerinde demir çubukların bağlandığı kurşun yerlerinin oyuğu vardır. Sadaka taşları taş parçası veya bir sütun parçası olduğu gibi, bir niş (oyuk) şeklinde de olurdu.
Merhamet ve muhabbeti vakıf hizmetlerine en güzel şekilde aksettiren ecdâdımız, bîçârelerin, fakirlerin, dulların, yetimlerin izzet ve haysiyetlerini korumak için de âzamî bir dikkat, nezâket ve gayret göstermiştir. Sadakayı verenle alanın birbirini görmemesini temin maksadıyla câmilerde “sadaka taşları” ihdâs etmek ve muhtaçlara dağıtılacak olan yemekleri, onları rencide etmemek için gece karanlığında dağıtmak gibi hassâsiyetler, merhamet ve muhabbetin ideal ölçüde gerçekleştiği örnek bir davranış üslûbudur.
Hattâ, hizmetkârların gönülleri incitilmesin diye kazâ ile kırdıkları veya zarar verdikleri eşyâları tazmin eden bir vakfın kurulmuş olması, ne kadar ibretli ve hayal ötesi bir duygu derinliğidir. Bunlar da günümüzde, insanlık izzet ve haysiyetini lâyıkıyla takdîr edebilmek için ehemmiyetle hatırlanması ve kazanılması lâzım gelen hayâtî düsturlardır. Sadaka Taşları, Türk’ün ince zekâsının ve kibarlığının en güzel göstergesidir.
Sadaka nedir?
Sadaka taşından bahsetmişken İslâm’da önemli bir konuma sahip olan sadaka kavramından da bahsetmek gerekir. Sadaka, hem zekât hem de hayır-hasenât anlamına gelir. Zekâta sadaka da denilmektedir. Yani sadakanın farz olanı zekattır. Zekât ve sadaka Kur’an ve hadislerde “sadaka” sözüyle ifade edilmektedir.
Sevaptan başka herhangi bir karşılık beklemeden sırf iyilik niyetiyle yapılan hayır çeşitlerinin dinimizdeki ortak adı sadakadır. Sadaka denilince ilk anda aklımıza, çarşıda-pazarda dilenenlere verilen küçük maddî yardımlar gelir. Bunlar sadakanın yaygın fakat çok özel bir çeşididir. Aslında Allah rızâsı için yapılan her şey sadakadır. Güler yüz ile tebessümden ve tatlı sözden tutunuz da aile mutluluğuna katkıda bulunmak düşünce ve niyetiyle erkeğin sofrada hanımının ağzına uzatacağı bir kaşık çorbaya varıncaya kadar her şey sadakadır.
Sadaka, sadaka veren kişinin imanına delildir. Şefkat, yardım, çevreye karşı duyarlılık, zayıf ve kimsesizleri korumak hep iman alâmetidir. Merhametsizlik, haksızlık, duyarsızlık, kabalık ve katılık dinî duygudan, sorumluluktan, ilâhî huzurdaki hesaplaşmaya önem vermemekten, kısacası imansızlıktan ileri gelir.
“Dini yalan sayanı gördün mü? O, yetimi iter-kakar ve asla fakir fukaranın doyurulmasını teşvik etmez” [Maun sûresi (107), 3]
âyeti bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. O halde sadaka, imana ve ondan kaynaklanan üstün İslâmî değerlerin varlığına delildir. Öte yandan sadaka veren mü’min, kıyamette malını nereye harcadığı sorulduğu zaman, verdiği sadakayı gösterecektir.
Sadaka ile ilgili ayetler
Sadaka ile ilgili ayetlerden bazılarını şu şekilde örnekleyebiliriz:
“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).” (Bakara Suresi 263)
“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”(Bakara Suresi 264)
“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Bakara Suresi 271)
“Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez.” (Bakara Suresi 276)
“Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara Suresi 280)
“Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz.” (Nisâ Suresi 114)
“Sadakalar (zekatlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi 60)
Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükafatlandırır” dediler. (Yûsuf Suresi 88)
“Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır.” (Hadîd Suresi 18)
“Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.” (Münâfikûn Suresi 10)
Sadaka ile ilgili hadisler
Peygamber Efendimiz(sav)’in sadaka konusunda söylediği bazı hadis-i şerifleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Güzel söz sadakadır.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56)
Güzel iş sadakadır.
Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Her meşrû ve güzel iş sadakadır.”(Buhârî, Edeb 33; Müslim, Zekât 53)
Sadaka vermek her müslümanın görevidir.
Ebû Mûsâ (el-Eş’arî) radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (bir keresinde):
– “Sadaka vermek her müslümanın görevidir” buyurdu.
– Sadaka verecek bir şey bulamazsa? dediler.
– “Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder” buyurdu.
– Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise? dediler.
– “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu.
– Buna da gücü yetmezse? dediler.
– “İyilik yapmayı tavsiye eder” buyurdu.
– Bunu da yapamazsa? dediler.
– “Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55)
Sadaka, malı eksiltmez.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadaka vermek malı eksiltmez. Kul başkalarının hatalarını bağışladıkca Allah da onun şerefini arttırır. Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa, Allah da onu yükseltir.” (Müslim, Birr 69. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 82)
Aile geçimini sağlamak sadakadır.
Ebû Mes`ûd el-Bedrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:
“Bir adam Allah’ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, harcadıkları onun için birer sadaka olur.”(Buhârî, Îmân 41, Megâzî 12, Nefekât 1; Müslim, Zekât 49)
Helal kazanç sadakadır.
Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim, helâl kazancından bir hurma kadar sadaka verirse, – ki Allah, helâlden başkasını kabul etmez – Allah o sadakayı kabul eder. Sonra onu dağ gibi oluncaya kadar, herhangi birinizin tayını büyüttüğü gibi, sahibi adına ihtimamla büyütür.” (Buhârî, Zekât 8; Tevhîd 23; Müslim, Zekât 63, 64)